Kerem Aydınlar Vakfı
Nereden Geldim Buraya? Ana Dilde İbadet Allah'ın Affediciliği
Allah'a Konsantre Olmak Ezan Mükkemmel İnsan Nasıl Olunur?

Ezan

Kendi kendinize bir düşünün: Size göre ezanın anlamı nedir, ezan size neyi çağrıştırmaktadır? Şöyle bir etrafıma bakıyorum da ezan çoğu insan için günde 5 kez duyulan sıradan bir “ses” olmuş. Fabrikada çalışan bir insanın belli bir süre sonra makinelerin gürültüsüne alışarak bu gürültüyü sıradan görüp de rahatsızlık duymaması gibi, Türkiye’de yaşayan insanlar da artık doğduklarından beri duydukları ezana alışıp sıradan bir ses gibi algılıyor ve farkına bile varmadan hayatlarına devam ediyorlar. Tabii uykuları kaçtığı gerekçesiyle sabah ezanından rahatsız olanları saymazsak... Dine duyarlı olduğu düşünülen bir kesim ise ezanı duyduklarında müziğin sesini kapatarak, uzatmış oldukları ayaklarını yere indirerek ezana duydukları saygıyı gösteriyorlar. Müslüman olmayan bir ülkeye gidildiğinde ise insanlar bir süre sonra ezanların yokluğunu fark ederek iyice memleket hasretine kaptırıyorlar kendilerini. Peki neden okunuyor bu ezanlar? Hayatımıza bir renk katsın diye mi? Müziğin sesini kapatalım diye mi? Yoksa memleketimizin bir sembolü mü? Tamam, belki Arapça bilmiyor olabilirsiniz, Türkçe ezan olsa anlardık diyebilirsiniz ama günde 5 kere dinlediğiniz sözlerin anlamına hiç mi merak edip bakmadınız? Bilmiyorsanız söyleyelim: “Haydi namaza” deniliyor, “Haydi kurtuluşa” diye bir çağrı yapılıyor. Kuran’da nasıl yapılacağı söylenmemekle beraber namaza bir çağrı olduğunu görüyoruz. Cuma suresinin dokuzuncu ve onuncu ayetlerinde namaz için bir çağrı olduğu görülüyor:

“Ey inananlar! Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah’ı anmaya koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah’ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.”

Bu çağrı günümüze kadar insan sesiyle yapılan ezan şeklinde tecelli etmiş. Yoksa başka şekilde namaza çağrılmaz diye bir kaide yok. Bununla beraber bu çağrı illa Arapça olacak diye bir kural da yok. Günümüzdeki Arapça ezanın dünyanın her yerinde aynı olması, seyahat eden Müslümanlara bir kolaylık sağlıyor. Fakat gönül isterdi ki, ana dilimizde ezan okunsa ve insanlar ezanın ne demek olduğunun farkına varabilseler. Belki “Tanrı uludur.” sözüyle irkilip “Haydi namaza” çağrısına bu kadar kayıtsız kalmazlardı. Sabah ezanındaki “Namaz uykudan hayırlıdır.” sözünü duyunca belki tatlı uykularına bir ara verip namaza koşarlardı.

Aslında tabii biliyoruz ki çoğu insan ezanın ne manaya geldiğini biliyor ama duymazlıktan geliyorlar. Seni Allah huzuruna çağırıyor, senin umurunda değil? İnsanın patronu sabah 6’da işe çağırınca koşa koşa gider, sevgilisiyle buluşmak için gerekirse okuldan kaçar. Siz bir insan düşünebiliyor musunuz ki cumhurbaşkanı onu huzuruna çağıracak da işim var diyerek ya da başka bir bahaneyle gitmeyecek? Oysa her şeyi yaratan, dünya hayatının devamını sağlayan, bütün ihtiyaçların cevabı olan ve hesap gününde herkesin karşısına çıkacağı Allah; insanı huzuruna çağırıyor da adamın umurunda bile değil... Bunu hangi mantık açıklayabilir? Dilerim bundan böyle ezanı algılamanızda bir farklılık oluşur ve bu çağrıya kayıtsız kalmazsınız. Elimizdeki nimetleri kaybetmeden önce kıymetini bilelim. Müslüman olmayan bir ülkede yaşıyor olabilirdiniz ve o zaman namaz kılmanız gerektiğini hatırlatacak bir çağrıdan mahrum kalırdınız. Namaz vakitlerini de sürekli kendiniz kontrol etmek zorunda olurdunuz. Oysaki şimdi Türkiye gibi ezan sesi eksik olmayan bir ülkede yaşadığımız için Allah’a şükredelim ve bu ezanların hiçbir zaman vatanımızdan eksik olmamasını dileyelim. Yazımızı Mehmet Akif ile bitirelim:

“Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”